TÜRK TOKSİKOLOJİ DERNEĞİ

TURKISH SOCIETY of TOXICOLOGY

Siyanür Zehirlenmesi


Siyanür zehirlenmesinde kullanılabilen antidotlar

Siyanür maruz kalınan miktara bağlı olarak dakikalar içinde insanı öldürebilen, hem eski hem de modern çağların en önemli mitokondrial toksinlerinden biridir. Zehirlenme durumunda antidot tedavisine süratle başlanmasının son derece önemli olması nedeniyle insanlardaki siyanür zehirlenmeleri genelde %95 oranında ölümle sonuçlanmaktadır. Erişkinlerin oral olarak maruz kalması durumunda HCN’ün öldürücü dozu 50-100 mg, KCN’ün öldürücü dozu ise 150-250 mg olarak bildirilmektedir. Ancak süratle tedavi olma fırsatı bulabilen kurbanlardan 3 gram KCN’e maruz kalmış olanların bile kurtarılabildikleri rapor edilmiştir. Ölüm oranı, maruz kalınan miktara bağlı olmakla birlikte, maruz kalınan siyanürün formuna ve maruz kalma yoluna da bağlıdır. Siyanür zehirlenmesinin spesifik olmayan işaret ve semptomları; baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, kusma, konfüzyon, dışkı / idrar tutamama ve sonuçta koma şeklinde sıralanabilir. Dispne, hareketlerde inkoordinasyon, kalp düzensizlikleri, konvülsif nöbetler, koma ve solunum yetmezliği sonrasında ölüm meydana gelir.

 

Toksik etki mekanizması;

Siyanürün toksik etkisi öncelikle sitokrom oksidaz enziminin inhibisyonuna bağlı olarak meydana gelen anoksiye bağlıdır. Siyanür bu enzimde yer alan “hem” molekülüne bağlanarak “siyanür-hem sitokrom oksidaz” kompleksini oluşturur ve bu enzimi ortamdaki oksijeni kullanamaz hale getirmektedir. Sonuçta ortamda var olan oksijenin kullanılamaması durumu kandaki oksijen konsantrasyonunun normalin üzerine yükselmesine sebep olarak cildin pembe-kiraz kırmızısı renge dönmesine sebep olmaktadır ki cildin bu rengi siyanür zehirlenmesinin teşhisini kolaylaştırmaktadır. Sitokrom oksidazın inhibe olması sonuçta mitokondrideki elektron transfer zincirinin ve sonrasında da oksidatif fosforilasyonun bloke olmasına sebep olmaktadır. Buna bağlı olarak ATP sentezinin azalması ve aynı anda laktik asidin yükselmesi dokularda hipoksi ve metabolik asidoza sebep olmaktadır.

 

Antidot tedavisi;

Siyanür toksisitesi son derece hızlı başlar. Bu nedenle de antidot tedavisinin aynı hızla başlaması hayati öneme sahiptir. Aşağıda en çok bilinen antidotlardan kısaca söz edilmiştir.

 

1-Methemoglobin oluşturan antidotlar;

Hızlı detoksifikasyonun sağlanmasında temel hedef siyanür tarafından inhibe olmuş olan sitokrom oksidazın serbest hale getirilmesidir. Bu hedef genelde kanda Fe+3 miktarının arttırılması ile gerçekleştirilmektedir. Siyanür, methemoglobinde ve sitoksrom oksidaz da yer alan Fe+3 ile yarışmalı olarak kompleks oluşturabilme kabiliyetine sahiptir ancak her iki molekülünde ortamda var olması durumunda methemoglobinde yer alan Fe+3 ile komplex oluşturmayı tercih eder. Bu durumda siyanürün sitokrom oksidazda oluşturduğu inhibisyon sona ermiş olur (çünkü siyanür methemoglobinde yer alan Fe+3 ile kompleks oluşturur). Bu nedenle kanda methemoglobin (Fe+3 merkezi oluşturabilen) kimyasal maddeler siyanür zehirlenmelerinde kullanılabilecek en önemli antidot grubunu oluşturmaktadırlar. Bu antidotlar aşağıda sıralanmıştır.

Amil nitrit; siyanür zehirlenmelerinde “amil nitrit” koklanması eski zamanlardan beri bilinen bir ilk yardım yöntemidir. Ancak amil nitrit koklanması (inhale edilmesi) ancak %6 oranında methemoglobin oluşturabilmektedir. Oysa LD50 (KCN için sıçanlardaki LD50 = 7.48 mg/kg) dozunda maruz kalan bir yetişkinde en az %15 oranında methemoglobin oluşturulması gereklidir. İnalasyon yolu ile alınması nedeni ile kolay ve hızlı uygulanabilir olması en önemli özelliğidir.

Sodyum nitrit: Methemoglobin oluşturma süresi nispeten yavaş olmasına rağmen siyanür zehirlenmesinde en yaygın olarak kullanılan antidot dur. İntravenöz olarak uygulandığında 12 dakikada yaklaşık %40 oranında methemoglobin oluşturabilmektedir.

4-Dimetilaminofenol (DMAP): Sodyum nitrite göre çok daha hızlı methemoglobin oluşturması nedeni ile özellikle Almanya’da tercih edilen bir antidot dur. 3.25 mg/kg dozda intravenöz olarak uygulanan DMAP 1 dakika içinde %15, 10 dakika içinde de %30 methemoglobin oluşturabilme kapasitesine sahiptir. Ancak bireysel hassasiyet farklılıkları nedeni ile dikkatli kullanılmalıdır.

Hidroksilamin: Hızla methemoglobin oluşturma kapasitesine sahip diğer bir antidot dur.

 

2-Kobalt içeren antidotlar;

Kobaltın siyanür ile stabil bir komplex oluşturabilme kapasitesine sahip olması onun siyanür zehirlenmelerinde antidot olarak kullanılmasını sağlamaktadır. 

Dikobalt edetate (Kelocyanor): İngiltere ve Fansa’da şu anda 300 mg dikobalt edetat (glukoz içindeki solüsyonu) siyanür zehirlenmelerinde kullanılan bir antidot dur. Ancak, kusma, ürtiker, anaflaktik şok ve hipotansiyon gibi ciddi yan etkilerine dikkat edilmelidir.

Hidroksokobalamin: Belki de en umut verici antidot olarak karşımıza çıkmaktadır. Hidroksikobalamin deki hidroksi grubunun siyanür ile yer değiştirmesi ile sonuçta nontoksik siyanokobalamin (Vitamin B12) meydana gelmektedir. Ancak çok yüksek konsantrasyonda kullanılmasının gerekli olması bu antidotun kullanımını sınırlandırmaktadır. Yüksek konsantrasyonlarda kullanılması anaflaktik reaksiyon ve akne gibi yan etki risklerini ortaya çıkarmaktadır.

 

 

© 2017- Yayınlanan içerik Türk Toksikoloji Derneği'ne aittir.